Z Nesli: “Paylaşmak istiyor insan”
Bu yıl Babalar Günü için Havas İstanbul adına gurur veren bir iş daha paylaştık: GMag için hazırlanan #BenimBabalarGünüm filmleri.
Filmlerden birinin baş kahramanları, Twitter’da @mavitivik ve @saritivik isimleriyle tanınan Esin ve İpek (Onlar soyadlarını kullanmıyorlar, ben de kullanmamalıyım öyleyse).
Esin ve İpek sevgililer. Filmde ikisi de babalarıyla ilişkilerini göz dolduran bir samimiyetle anlatıyorlar.
“Güç almak istiyor insan annesinden babasından” diyor İpek filmde, “Paylaşmak istiyor.”
Herkes kendine ait en önemli şeyi, yani kimliğini, en yakınındakilerle paylaşabilmek istiyor. Ve onlarla paylaşamadığında, yerini tam olarak tutmasa bile, onu anlayabilenlerle paylaşmak istiyor.
Artık paylaşabiliyor
Öncekilerin aksine, şu andaki genç neslin kendini anlayabilecek insanlara ulaşması için alternatif yollar var. Eskiden en yakınındakilerin baskısıyla, yok saymasıyla gerçekten de yokmuş gibi hissettirilebilecek konular, artık paylaşılabiliyor.
Bu tabii ki anne-babayla hayatı paylaşmak kadar güzel hissettirmiyor. Ama belki biraz olsun çekilir hale getiriyor. Ve bu çok önemli. Çünkü bir insanın gerçek kimliğini ifade edememesi onun kişiliğini değiştirmiyor, aksine her gün kendi kendini besleyen bir mutsuzluğa ve tatminsizliğe dönüşüyor. Ülkemiz tam da bu yüzden dünyanın en zengin travma madenlerine sahip.
İpek ve Esin’in kendilerini en çok Twitter’da ifade edebilmeleri, burada birçok insana ses olabilmeleri anlamlı. Çünkü Twitter, insanın kişisel bilgilerini ne kadar isterse o kadar açık edebildiği bir mecra. Gerçek isim kullanmak zorunda değilsiniz, fotoğraf koymak zorunda değilsiniz. Konumunuz, işiniz, yaşınız siz isterseniz gizli kalır. Sizi orada görüntünüz değil sadece yazdıklarınız temsil eder. Bu sayede, Esin ve İpek gibi sizi sizin adınıza ifade eden insanlar bulabilir, çekinmeden onlara katılabilirsiniz.
Bu anonimlik bazen Twitter’ı, insanların en çirkin yönlerini yansıttıkları bir yer haline getiriyor evet. Bazen nefret, linç, aşağılama en kolay Twitter’da dile getirilebiliyor.
Ama bazen de, sırf toplumun betonlaşmış kalıpları yüzünden susmak zorunda hisseden insanların Twitter’da kendilerini “evde” hissedebilmelerini sağlıyor. Çünkü biliyorlar ki aynı problemi yaşayan çok insan var. Bu ortamda bazısı daha cesur davranıp kimliğini kendi ismi ve resmiyle açık edebiliyor. Belki başka biri için, onun attığı bir tweet’e tek bir beğeni verebilmek bile kendini ifade şekli olabiliyor.
Konuşma cesareti
Önceki nesiller şu anki genç nesle biraz kızgınlar. Onların davranışlarını garipsemek, telefon bağımlılıklarını veya online oyunlara ayırdıkları zamanı eleştirmek oldukça yaygın. Bu kadar yüksek hızda değişen bir ortamda da bu tamamen normal.
“Bu oyun, daha önemli yeteneklere ayrılması gereken zamanı işgal eden, düşük seviye karakterlere uygun bir eğlenceden ibaret. Gençlerin böyle zihin gladyatörlüklerine değil açık hava egzersizlerine ihtiyacı var.”
Yukarıdaki satırlar, Scientific American’ın Temmuz 1858 sayısından. Bahsedilen oyun da satranç.
Eskiler yeni nesille gelen meydan okumadan her zaman biraz korkar. Her genç nesil, daha esnek bir bakış açısıyla, mevcut alışkanlıkları zorlar. Bazen haklı çıkar, bazen tecrübe kazandıkça uyum sağlar. Eminim Z Nesli de şu anda rahat olduğu bazı konularda zamanla farklı davranacak. Ama bazı konularda da her şeyin alıştığımız gibi kalmak zorunda olmadığını bize gösterecek.
Kimlik konusu bunlardan biri. Gerçek kişiliği bastırılan insanlar yeni nesilde artık eskisi kadar silik hissetmek zorunda değiller. En azından sosyal medyada. Ailenizde LGBT kimliğe sahip biri mi var? Eskiden onu baskı altına alarak ülkedeki travmatik insan sayısına +1 ekleyebilirdiniz. Bugün, sizin akşam yemeğinde bahsetmeye korktuğunuz o konuyu, o insan, kendi seçtiği insanlarla paylaşabiliyor. O insanda konuşacak cesaret zaten var. Sizinle konuşamaması artık ondan çok sizin kaybınız haline geliyor. Bu durumda dışlanan belki de sizsiniz.
Sosyal medyanın insanlar arasındaki iletişimi sakatladığı inancı, en yaygın mitlerden biri. Oysa bu ancak kendi ortamınızda kabul görüyorsanız geçerli olabilir. Herkes bu avantaja sahip değil. Birçok kişi için sosyal medya, kendini anlayabilecek birilerine ulaşmak ve yalnız hissetmemek için mükemmel bir yol. Küçük çevrelerde yok sayılıp dışlanabilecek sayısız insan için sosyal mecralar, benzer durumdaki diğer insanlarla bağ kurma aracı. Ev içinde kalsın, dışarda bilinmesin istenen birçok hikaye, bu mecralarda destek ve yardım bulabiliyor.
Ve bu güçlü bir değişim. Çünkü bu imkan var oldukça, normalde izole kalacak insanlar birbirleriyle hem problemlerini, hem de çözümlerini paylaşabiliyorlar.
Aristoteles gençlerin rahatlığından şikayetçiydi. Plato ise yazının insanı aptallaştırdığını düşünüyordu. Her yenilik alışkanlıkları sarsar. Sosyal medyanın da sarstığı duvarlar var.
Küçük kapalı ortamlarda kurdukları otoriteyle insanları baskı altına almak isteyenler için bu, kötü haber. Farklı hayatlara, kimliklere sahip insanlarla hayatını zenginleştirmek isteyenler için ise fırsat. Çünkü bu ortamda, farklı insanlarla bir arada yaşamayı öğrenenler kazanacak. İçinde yaşadığımız zaman, insanları ayrıştırıp dışlayarak güçlü kalabileceğimiz bir zaman değil.