“Sanki Instagram için tatil yapıyorlar”

Ismail O Postalcioglu
4 min readJun 9, 2019

Her yer tatil story’leriyle dolu. Nereye dönsen Ege’den fotoğraf var. Adam denize atlamış boomerang yapmış. Atlayacaksan atla denize yani tatildesin boomerangla ne uğraşıyosun di mi? Herkesin derdi kendini göstermek.

Genelde söylenenler aşağı yukarı bunlar. Haklı mı peki? Diyelim ki haklı.

Nerede paylaşmış insanlar bunları? Kendi hesaplarında. Kendi adlarına Instagram’a girmiş, oraya kendi hayatlarıyla ilgili bir şeyler koymuşlar. Biri dans ederken çok eğlenmiş, döne döne video çekmek istemiş, çekmiş. Diğeri tatildeki her anını story ile taçlandırmış. Duygu Özaslan plaja gitmiş, bikinili halini beğenmiş, fotoğraf çekip paylaşmış. Ve bu nasıl fotoğraf diye takipçilerinden sayısız hakaret almış.

Hesabın üstünde sadece kendi ismi yazıyor. Hesabı açarken Hipokrat yemini etmemiş. Takibe gelenlerle sözleşme imzalamamış. İnsanlar da bunun farkında. Buna rağmen herkes kendinden başka herkesin Instagram’ı “yanlış” kullandığını düşünüyor. Neden?

Seçenekler arasında seçeneksizlik

Instagram’da milyonlarca hesap var. Sadece kişisel hesaplar değil bunlar. Mecra ağzına kadar fotoğraf, kolaj, tasarım, dekorasyon, illüstrasyon çalışmalarıyla dolu. Bu amaçlar için yaratılan Flickr, Behance gibi mecralara oranla Instagram çok daha kullanışlı. Bu yüzden nerdeyse her konuda kaliteli işler bulmak mümkün.

Yine de insanlar kendileri gibi günlük hayatını paylaşan çok fazla kişiyi takip ediyor ve bir süre sonra gördüklerinden haklı olarak bıkıyorlar.

Kızgınlıkları aslında bu paylaşımları yapanlara olmasa gerek. Çünkü gerçekten öyle olsa çözümü kolay olurdu. Müziğin kumandası gerçekten sizde ise dinlemek istemediğiniz parça çalıyor diye sinirlenmezsiniz. Değiştirir geçersiniz.

Peki kumanda elinizdeyse, ama bir sebepten yine de müziği değiştiremiyorsanız? İşte asıl o zaman kızmaya başlarsınız.

Müziği neden değiştiremiyoruz?

Sosyal mecralar bize, tamamen kendi tercihlerimize göre şekillendirebileceğimiz bir alan sağlıyor. Bu daha önce hiçbir neslin bu derece sahip olmadığı bir lüks. Ama herkesin gerçekten kendi tercihleriyle hareket etmesinin bir bedeli var: İnsanların birbirine “hayır” diyebilmesi ve “hayır” denilenlerin bunu normal karşılaması. Günlük hayatta sevdiğiniz birinin Instagram hesabını ilginç bulmayabilir, takip etmeyebilirsiniz. Ama o zaman başka biri sizi takip etmeyi bıraktığında da bunu dert etmemelisiniz. Bu ikisi aynı pakette geliyor. İşin dengesi bu.

İşte bu bizim geleneklerimize biraz ters. Alışkanlıklarımız bambaşka bir denge üzerine kurulu: “Ayıp olur” dengesi. Şeker hastası bile olsanız bayram ziyaretinde baklavayı geri çevirseniz ev sahibi üzülür, ayıp olur. “Bari bir dilim” yersiniz. Sokakta sevgilinizi öpseniz mahalledekilere ayıp olur. El ele yürüme sınırıyla idare edersiniz. Arkadaşınız fotoğraf koyduğunda beğenmezseniz ayıp olur, hatta “görmedin mi?” diye hesabı sorulur. Hemen telefonu açar, bakar, beğenirsiniz.

“Aaaa bak ama yengen elleriyle yaptı bari yarısını ye ayıp olur”

İnsanın kendi tercihlerine toplum içinde ince ayar yapması normaldir. Ama “ayıp olur” kültürü tercihlere alan bırakmaz. Orada nezaket ve kabalık arasındaki serbest bölge yok olmuştur. Bir hareket ya normaldir, ya ayıptır. Nezaket zorunluluğa dönüşmüş, “kabalık” sınırları aşırı genişlemiş, azıcık kafanıza göre hareket etseniz çarpacağınız kadar dibinize girmiştir.

Instagram ekranı tek kişiliktir

“Ayıp olur” kültürü normalde soyuttur. Günlük hayat geçer gider, bir şekilde durumu kendi kafamızda normalleştiririz. Kişisel alanımıza dönünce biraz rahatlarız, kendi tercihlerimize göre yaşamaya çalışırız.

Sosyal mecralara gelince iş değişir. Orada deneyim tek kişiliktir. Ekrana tek başınıza bakarsınız. Ama ayıp olmasın diye takip ettiğiniz hesaplar kişisel deneyiminize bulaşır. İlginizi çekmeyen paylaşımlar ekranınızı ele geçirir. Artık Keşfet’teki öneriler bile size göre değildir, çünkü zaten o mecraya kendi zevklerinizi yansıtamamışsınızdır. Bu döngü gittikçe katılaşır, sinir bozar, bıkkınlık yaratır. Bu baskının sonunda da çoğu kişi ya bir “yan hesap” açıp asıl ilgi alanlarını oradan takip eder, ya da ünlülerin hesaplarında hakaretlerle deşarj olmaya çalışır.

Böylece, dünyanın her yerinden yetenekli, güzel ve ilginç insanları keşfedebileceğimiz bir mecra, zerre keyif vermeyen bir boşluğa dönüşür. Bunun can sıkması da gayet doğaldır. Ama en azından, bizi sinirlendiren şeyin kendi halinde bir tatil story’si olmadığını ve hepimizin bu beklenti zincirine katkı yaptığımızı kabul etmek iyi bir başlangıç olabilir. Birileri sizi takip etmiyorsa, sizinle bir alıp veremediği olması gerekmez. Paylaştıklarınızla ilgilenmiyordur o kadar. Benim şahsen günlük hayatımda çok değer verdiğim ama Instagram’da takip etmediğim çok insan var. Belki birçok arkadaşım da beni takip etmiyordur. Çünkü orada paylaştıklarım hayatımın sadece bir boyutu ve kimse kendi kişisel keyif anında beni memnun etmeye çalışmak zorunda değil.

Kısaca herkesin Instagram hesabı kendi alanı. Bence paylaşılanlardan şikayet etmektense ilginç hesapların peşine düşmek daha güzel. Size keyif vermeyen hesapları takip etmek tamamen size ait bir tercih, ama sıkılırsanız bundan o insanları sorumlu tutmayın. Çünkü zaten ayıp olmasın diye kendimizi zor ifade edebildiğimiz bu toplumda o küçücük alana hepimizin ihtiyacı var.

--

--

Ismail O Postalcioglu
Ismail O Postalcioglu

No responses yet